GÜNDEMHaber Girişi : 31 Mart 2021 12:36

Yine geldik yasakların bizleri parasızlıkla lebaleb ettiği günlere

Yine geldik yasakların bizleri parasızlıkla lebaleb ettiği günlere
Her akşam acaba sabah kalktığımızda ne olacak endişesi ile uyurken her sabah, vay be yine yanılmamışım özgüveni ile güne başlıyoruz.

Her akşam acaba sabah kalktığımızda ne olacak endişesi ile uyurken her sabah, vay be yine yanılmamışım özgüveni ile güne başlıyoruz. Bu bedbaht olaylarda sergilediğimiz öngörü, talih kısmına gelince tam tersi işliyor. Tamam madem lebaleb bir süreç başladı bizde payımıza düşeni alalım diyoruz ama demez olalım yasaklar başlıyor. 90’lı yılların mizahi şarkısı “Ellere var da bize yok mu?” da kalıyoruz.

 

 

 

 

Hadi gözümüz aydın yeniden yasaklar başladı. Hayatını yalpalayarak idare etmeye çalışan Canım halkım içinde ki ‘’parasızlıktan anası ağlayanlar zümresinin’’ , artık son bir yıldır emeklemeye bile dermanı kalmamışken, bir kez daha esnafın işyerlerini kapatıp evlerine kapanmaları isteniyor. Tabi canım! İişsiz olanlar nasılsa alıştı artık evde yaşamaya.  Elektrik, su, doğalgaz, faturaları koleksiyon gibi üst üste yığıldı, ha bir fazla ha bir eksik.. Markete pazara gitmekte her babayiğidin harcı değil. Sofrasına iki çeşit yemek yapanların da günden güne azaldığı göz önüne alınırsa, bittiğimizi resmini çizecek ressamlar aranacak.

 

 

 

 

Korona denilen illet bir tek bizim ülkemizi sarmadı bunda hem fikiriz. Bir çok ülke ekonomik yaralar aldı, buna da  tamam. Ama bir şey var ki o da; devlet vatandaşı için var olan sistem de vatandaş devlet için varsa eğer ve vatandaş tükendiyse artık devletin sahip çıkması gerekir.

 

 

 

 

Euro ve Dolar yükseldiğinde ülkece aldığımız ekonomik yaralar ve batışımız umurunda olmayan, ‘Türkiye de bir ev daha alır, daha lüks otelde tatil yaparız’’ diye bu artışa alkış tutan, ‘’Ülkede her şey çok ucuz, eskiden bu kadar şey alamazdık’’ diyerek cüzdan severliğin dibine vuran, gurbetçilerimizin yoğun yaşadığı Almanya örneği ortada. Pandemide hepsi devlet desteğini sonuna kadar aldı. Bu yaz tatil başlar Türkiye’ye…    Çok şey demeye gerek yok.

 

 

 

 

Nostaljiyi çok seven bir halk olduğumuz aşikar. Çok severiz eskiye vurup yeniyle kıyaslamayı. Pandemi de en çok bunu yaptık desek abartı olmaz. Günden güne gittiğimiz yolsa hani bir zamanlar ülkemize uygulanan ekonomik ambargo yüzünden yaşanan ve o dillere pelesenk edilirken, ağız yayarak bangır bangır bağırılan "yağ kuyrukları vardı, un kuyrukları vardı" denilen yer. Şimdilerde savaş yok çok şükür, kıtlık yada ambargo da yok ama alım gücü düşmesi bir yana, bir de ayçiçek yağının dayanılmaz hafifliği ile fiyatların yükselişe geçtiği ve ulaşılamaz olduğu zamanlardayız.

 

 

 

 

Market raflarına yaklaştığınız an yanıyorsunuz. Bugün açılan ekonomik yaraları, dünün ambargolu şartlarını örnek göstererek gizlemeye çalışmak, bugünün küresel Dünya düzeninde ticaret ağının çok geniş kitlelere ulaştığı şartlarında örneklemek zamana hakarettir. Yoksulluğu bir başka yoksulluk örneği ile kapatmaya çalışmaksa tıpkı isli bir duvarı boyamaya çalışmak gibi. Ne yaparsanız yapın illa ki o saklamaya çalışılan isler duvarda kendini gösterecek. Bundan kaçış yok.

 

 

 

 

Öyle bir yere geldik ki artık hayatın tam en güzel yerinde yaşamla lebalep olmak hakkımız varken yine geldik yasakların bizleri parasızlıkla lebaleb ettiği günlere.

 

 

 

 

Bir de bir daha öğrendik ki maske ve mesafe olmadan topluluk halinde bir araya gelinince virüs yayılma hızı artıyor. Liyakatsizlik ve torpil bu korona efendiye hiç işlemiyor. Bu konuda çok özenli, hiç ayrım yapmıyor yapmamasına da o yayıldıkça yine olan parasız garibana ve esnafa oluyor…

 

Bilgiyle kalın

 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.