İnsan haklarında hümanizm fikrinin gelişmesi ile birlikte birçok ülkede ölüm cezası kaldırılmıştır. Ölüm cezasının kaldırılması ile birlikte, alternatif olarak müebbet hapis cezası kavramı ölüm cezasının yerini almıştır. Ölüm cezası hümanist doktrin tarafından eleştirilirken, cezanın sona erdirilmesinin mümkün olmaması, sonuçlarının hafifletilmesi imkanının olmaması, ceza uygulandıktan sonra kısmen veya tamamen ortadan kaldırılmasının imkansız olması ve uğranan zararın tazmin edilme imkanının olmaması nedeniyle eleştirilmektedir. Bu bakımdan ölüm cezasının yerine ikame edilen müebbet hapis cezası da aynı eleştirilere muhatap olmuştur.
Sözlük anlamı itibariyle umut kelimesi, olumsuz koşullar altında iyi şeyler olacağına dair beklentide bulunma hali olarak tanımlanıyor. Ceza hukuku bakımından Devlet BAHÇELİ'nin gündeme getirdiği "umut hakkı" ise hapis cezasına mahkum olan kişinin, tahliye imkanına olanak sağlayacak hukuki düzenlemelerin var olması ve işler halde bulunması olarak ifade ediliyor. Yani hapis cezası süresi ne kadar uzun olursa olsun, ceza bihakkın infaz edilmeden, tahliyeyi mümkün kılan düzenleme olarak da ifade edebiliriz.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi tarafından mahkumların tedavisi için tesis edilen Birleşmiş Milletler Standart Asgari Kurallarında, mahkuma yönelik, rehabilite edici, eğitici, ahlaki ve manevi destek faaliyetlerinin sağlanması teşvik edilmiştir. Kişisel Ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesinde ise cezanın temel amacının, suçluların ıslah edilmesi ve topluma geri kazandırılmasının olduğu belirtilmiştir. Yine Roma Statüsü'nün 110/4 maddesi uyarınca, ömür boyu hapis cezasının infazının 25 yıllık süre dolduktan sonra, cezanın ve hükümlünün gözden geçirilmesi ve bu incelemenin belirli aralıklarla sürdürülmesi öngörülmüştür. Burada Türkiye'nin roma statüsüne taraf olmadığını da belirtmek gerekir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde doğrudan" Umut Hakkı" kavramı geçmemekle birlikte, ömür boyu hapis cezalarında, tahliye imkanının olmamasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. ve 8. maddesini ihlal ettiğine yönelik içtihat oluşmuş durumdadır.
İç hukukumuzda "umut hakkı" düzenlemesi bulunmamaktadır. Gündeme siyaset alanında giren umut hakkı konusu, terör örgütü lideri Abdullah ÖCALAN'ın bu haktan faydalanma hakkının olup olmadığının tespiti gerekir. Terör örgütü lideri, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 125. Maddesi uyarınca ölüm cezasına çarptırılmış, daha sonra ölüm cezasının kaldırılması üzerine, cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına tevil edilmiştir.
Koşullu salıverme hakkı olmadığı için Avrupa insan hakları mahkemesine başvuruda bulunmuş, AİHM 18.03.2014 Tarihinde vermiş olduğu kararda; "Cezaevleri Dante’nin sözünde de ifade edildiği gibi cehennem kapısı gibi olmamalıdırlar: Lasciateognesperanza, voich’intrate (“siz, buraya girenler, bütün umutlarınızı dışarıda bırakın”). Sözleşme, topluma yeniden kazandırılma ve şartlı tahliye konularında, bunlardan birincisini hedefleyen ve ikincisini koruma altına alma bağlamındaki üye devletlerin yükümlülükleriyle birlikte değerlendirilmesi gereken, mahkumun hakları temelinde bir yaklaşım istemektedir. Başvuran 1999 yılından bu yana şartlı tahliye imkanı olmayan bir hapis cezası çekmektedir. İşbu kararda değerlendirilen dönemde (Mayıs 2005 tarihinden Mart 2012 tarihine kadar) söz konusu ceza başvuranın 3. ve 8. maddelerdeki haklarını ihlal edecek şekilde aşırı bir sertlikle uygulanmıştır." umut hakkının bir başka deyişle koşullu salıverme imkanının olmamasının 3 maddede yer alan işkence yasağı ve 8 maddede yer alan özel ve aile hayatına saygı hakkını ihlal ettiğini belirtmiştir. Ancak hali hazırda yasal düzenlemeye bakıldığında, Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 107. maddesinin son fıkrası uyarınca, devletin güvenliğine ve anayasal düzene karşı işlenen suçlarda koşullu salıverilme hükümlerinin uygulanmayacağı açıktır.
Aristoteles der ki "Umut, uyanık insanların rüyasıdır." Umut etmek için önce "insan olmak" sonra uyanık olmak lazım, dersek hata etmiş olmayız. 30 bin "insan" binlerce aile, korku, göz yaşı, matem, bütün bunlardan sonra "umut hakkı" var mı? yok mu? takdiri size bırakıyorum....