Delikanlı uzunca bir yürüyüşün ardından yaklaşmıştı abisinin iş yerine. Şurada biraz nefeslenir üstümü başımı düzeltir öyle giderim dedi kendi kendine. İnzivaya çekildiği günlerde abisi sürekli evine gelmiş ihtiyaçlarını kapıya bırakmış; annesi ve babası ısrar etse de içeri girmemiş, gerisin geri gitmişti. Nasıl öderdi hakkını? Nasıl nefes alacaktı karşısında abisinin?...
(Yazarın notu: Delikanlının hikâyesi abisinin hikâyesi ile birleşecek ve sükût kayıtları olarak devam edecek. )
Kendini toparlayan delikanlı, abisinin iş yerine gelmiş, abisi de onu her zaman ki gibi muhabbetle karşılamıştı. Bir ömür sürecek ıstırabının benzerini görmüştü abisinin gözlerinde. Hüznün hüküm sürdüğü diyarların tek penceresidir gözler. Bu kısa ama anlamlı bakışın ardından abi kardeş sohbete başladılar.
Delikanlı hararetle yapmak istediklerini anlatmaya başladı. Artık bir iş bulmak için değil işsizliği bitirmek için mücadele edecekti. Fikirlerini içinde saklamayı da düşünmüyordu, yazmaya başlayacaktı. Abisi esnaflık dışında gazetelerde köşe yazıları yazıyor, fikirlerini toplumun takdirine sunuyordu. Delikanlı da onun gibi olmak istiyordu.
Delikanlı anlattıkça açılıyor, dava adamı olma isteği daha bir artıyordu. Öyle ya, yıllar sonra vatana ve yurttaşa adanmış bir ömrün tohumlarını saçıyordu bugün. Büyük bir istekle anlattığı ideallerini dinleyen abisi; ''Bak delikanlı, bu yol zor bir yoldur. Zor yollara çıkmak için yoldaşlarını iyi seçmelisin. Seninle aynı fikirde olmasalar bile amaçlarınız bir olmalı. Ben bu yola çıktığım zaman elimde bir kalem ve bir kâğıt vardı. Halen gazetesinde yazdığım bir büyüğüm keşfetti beni. O günden sonra yazmaya olan meylim daha bir arttı. Bana sadece büyüklük değil özden öz abilik yaptı. Elimden tuttu, yazılarımdan dolayı aldığım tehditleri o benden önce göğüsledi. İftiralara o daha sert cevap verdi. Onun sayesinde tanıdığım iki abim daha oldu. Biri çok usta bir kalem, diğeri çok usta bir Avukat.
Dostlar edindim bu yolda eli kalem tutan. Hepsini yüreğimde muhafaza etmeyi kendime şiar edindim. Bu yolda yürümek saf kalp ve sağlam bir yürek ister. Yanlışların doğru sayıldığı yerlerde, doğruyu savunmak zordur delikanlım.. Seni tehdit edecekler, iftira atacaklar, hakaretlerin hedefi olacaksın bunlarla yetinmeyecekler sövüp dövmeye kalkışacaklar. Ama sen dik duracaksın, yoldaşların dik duracak." delikanlı dinlediklerinden sonra biraz düşünceli şunları söyledi;
“Sahi doğruları savunmak ne kadar da zor bu ülkede!...”
Delikanlı pür dikkat abisini dinlemiş. Heyecanın da verdiği o cesaretle; "Abi, ben ne zaman yazmaya başlayacağım?" diye soruverdi. Heyecanının farkında olan abisi çantasını almış ve sanki delikanlının bu soruyu soracağını çok önceden biliyormuş gibi bir ajanda çıkarmıştı. Ajanda üstündeki 2008 tarihi ilişti delikanlının gözüne. Dışından bile çok eski olduğu belliydi. Abisi, gözleri dolu dolu o güne kadar hiç görmediği gibi bir şefkatle, mutluluk ve hüzün arası bir ruh haliyle ajandayı karıştırıyordu. Delikanlı abisini izlerken, abisi ajandayı delikanlıya uzatmıştı. “SÜKÛT KAYITLARI” yazıyordu büyük harflerle. Delikanlıya; "Bu yazdıklarım yaşayacağın her şeyin benzeridir. Yazacaksın evet. Önündeki kayıtları okuyup insanlara yazacaksın. Benim değil artık bu yazılanlar. Senin nezdinde tüm insanlığa hediyemiz olacak delikanlım. Orada ıstırabı göreceksin, orada mutluluğu, orada kavgayı, orada başkaldırıyı, orada aşkı, orada hayal kırıklığını, orada kısa bir ömre sığacak tüm duyguları ve tüm halleri göreceksin. Kısaca delikanlım bu artık sadece senin değil tüm insanlığın hikâyesi olacak." Delikanlı duydukları karşısında şaşkınlığa uğramış, biraz tedirgin olmuş ve biraz korkmuştur. İnsan bilmediği her şey hakkında korku ve tedirginlik hisseder..
Delikanlının ruh halini anlayan abisi;" Madem dava adamı olacaksın, önce kendi istek ve arzularını erteleyecek başka hikâyelerde kendini bulacaksın. Yenilen her hakkı kendi hakkın gibi savunacaksın. İnsanların kederleriyle üzülüp sevinçlerine ortak olacaksın. Tercihlerini sorgulamayacak, kendi İnanç ve değer yargılarını dayatmayacaksın. Özgürlük sadece sana özgü bir inisiyatif değil, tabiatta var olan tüm canlılara bahşedilmiş bir şeydir. İnsanları yargılamayla geçen her an, hayatının en boş zamanıdır. Onları oldukları gibi kabul edecek incitmeyeceksin. Zaten önündeki kayıtları okuduğun zaman anlatmak istediklerimi anlayacaksın Delikanlım. Bunları konuşacak ve yazacak çok zamanımız olacak. Şimdi sen elindeki defteri al ve yola çık ama yoldan çıkma!"
Delikanlı karmaşık hisler içinde abisinin yanından ayrılmış, eve doğru yola koyulmuştu. Elindeki defter onun en değerli varlığı oluvermişti bir anda. Abisinin sözlerini hatırlıyor çıktığı yolun zorluğunu şimdiden kabullenmek adına içinden sürekli şu cümleyi tekrar ediyordu.
“Sahi, doğruları savunmak ne kadar da zordu bu ülkede!..”
Bilgiyle kalın....