Efsane Erzurumspor'un Süper Lig'deki ikinci sezonu tam da Büyükşeheri Belediye Erzurumspor'un bugünleri gibiydi...
O günlerde de efsane başkan Cemal Polat'a karşı bir kampanya başlatılmış, "bırak git" deniliyordu...
Hafızam beni yanıltmıyorsa Ankaragücü maçından bir gün önce Cemal Polat ile bir grup gazeteci Palan Otel'de biraraya geldik...
Yine yanlış hatırlamıyorsam, Gürkan Ata, Selçuk Aval ağabeylerim ile maçı anlatmak üzere Erzurum'da bulunan TRT spikeri Alper Bakırcıgil de oradaydı...
Konu "bırak git" kampanyasına geldi...
O günlerde 24-25 yaşlarında, hayat ve mesleki tecrübesi oldukça az bir gazeteciydim...
Cemal Polat'a taraftarın sesine neden kulak vermediğini sordum...
O da bana, "Orkun, küfür ve hakaretlere ben pabuç bırakmam. Halisane duygularla istifa çağrısında bulunanlara saygım sonsuz. Ama 'bırak git' diyenler, bunu küfür ve hakaretle yapıyor. Eğer ben küfür ve hakaretlere boyun eğerek gidersem, yarın Erzurumspor'a değil başkan, yönetici bulamazsınız" cevabını vermişti...
"Erzurumspor'a değil başkan, yönetici bulamazsınız" sözünün ne anlama geldiğini o günkü tecrübesizliğim yüzünden çok anlaşamamış ve Başkan'a, "Allah'ını seversen başkanım, böyle bir ifade olur mu? Erzurumspor sahipsiz kalır mı? Bırak bakalım kaç kişi talip olacak?" diye karşılık vermiştim...
Çok değil, 3-4 sene sonra Cemal Polat'ın ne kadar haklı olduğunu bizzat yaşadım, şahit oldum...
Yıllarca Erzurumspor'a bırakın başkanı, yönetici bulamadık...
Erzurumspor'a yönetici olmaktan insanlar o kadar çok kaçtı ki, yönetici olacak kimse kalmadığı için ben, meslektaşım Naci Ergen bile bu görevi üstlenmek zorunda kaldık...
Devet memurları, işçiler yönetici oldu ve 2010 yılına kadar bu kulübü yaşatmayı başardık...
Ancak sonrası olmadı ve efsane Erzurumspor. kapanmak zorunda kaldı.
Şimdi burada sakın araya girip, "Kulübü batırdı, kim sahip çıkacaktı" edebiyatını kimse yapmasın...
Zira, Süper Lig'de 3 sezon barınıp, 2 Milyon TL borçla küme düşmek, kulübü batırmak değildir...
Üstelik o 3 yılda o günün şartlarında yapılan muhteşem tesisler ve neredeyse olmayan gelirler hesaba katıldığında...
Hele hele bugünün şartlarında 1 yıl bile Süper Lig'de barınamadığımızı düşünürsek, Cemal Polat'ın ne kadar zor bir işi başardığını, bugün çok da iyi anlayabiliriz herhalde...
Her neyse konumuz bu değil...
Konumuz ise aradan geçen 20 yılı aşkın sürede, yaşananlardan ders almamamız, aynı hatayı tekrar etmemiz...
Başkanlar, yöneticiler pekala hata yapabilir, yanlış hamlelerde bulunabilir, takımı küme düşürebilir...
Sporun içerisinde var olan olaylar bunlar...
Yeter ki o hatalar ve yanlışlar bir çıkar, menfaat için yapılmamış olsun...
Başarısızlığa taraftarlar, camia da gerekli karşılığı verir ve ilgili kişileri istifaya davet eder...
Bunlar da sporun doğasında olan işler...
Ama yanlış olan, istifa çağrısını küfür ve hakaretle birlikte yapmak...
Bugünler Ömer Düzgün'e yapılan olay, bundan 20 küsur yıl önce de Cemal Polat'a yapılmıştı...
Aynı filmi izliyoruz bugünlerde...
İstifa çağrısına saygı duymakla birlikte, küfür ve hakareti de şiddetle reddediyorum...
Küfretmeye, hakaret etmeye hiç kimsenin hakkı yok...
Bu insanlar, yönetimsel olarak başarısız olabiirler ki, bana da göre de başarısızlar...
Eğer bu takım küme düşmüzse, ne sezon başında bu takımın temellerini atan Hüseyin Üneş ne de devre arasında takviyeleri yapamayan Ömer Düzgün'ün başarısından söz edilemez...
Her ne kadar Üneş, "Ben devam etseydim ligde kalırdık", Düzgün de, "1,10 puan ortalamasını tutturduk, ilk yarı 9 puanda kalmasaydık, bu ortalama bizi ligde tutardı" diyerek kendilerini övse de, başarısız oldukları gerçeğini ortadan kaldıramazlar...
Ama bu iki başkan da, başarısızlığa giden yolu, art niyetli, kendilerine çıkar sağlamak, mefaat temin etmek maksadıyla inşa etmedik...
İyi niyetle çıktıkları yolda, yönetimsel hatalarla başarısız oldular...
Şimdi, bu iki isme başarısızsınız demek kadar doğal birşey olamaz...
Kimisi "başarısız ama bir şansı daha hak ediyor" diyebilir...
Kimisi de, "ben başarılı olacaklarına inanmıyorum, istifa etsinler" de diyebilir...
İki görüşe de saygım var...
Amma velakin, istifa et derken, devamında küfüre, hakarete başvurulmasını kabul etmiyorum, doğru da bulmuyorum...
Biz bu kafayla devam edersek, Cemal Polat'ın 20 yıl önce söylediği gerçekle 3-5 sene içerisinde bir kez daha yüzleşiriz...
Açık söyleyeyim, ben işadamı olsam, bu şartlarda, aileme, karıma, çocuğuma küfür edilmesi pahasına Erzurumspor'a gelip de başkan olmam...
Kimse de olmaz...
Büyükşehir Belediye Başkanı olsam, yılda 30 milyon TL verdiğim bir takımın taraftarından küfür yiyeceğime, bir daha destek olmam...
O nedenle diyorum ki, şu süreci, herkes kendi cephesinden iyi bir değerlendirsin...
Herkes hatalarıyla yüzleşsin...
Onursal Başkan Sekmen'den, medyasına kadar herkes şapkasını önüne koysun ve düşünsün, "nerede hata yaptık?" sorusuna cevap arasın.
Ve o hatayı bir daha tekrarlamasın...
Yoksa hepimizi çok ama çok karanlık günler bekliyor, benden söylemesi...
NOT: Kulüp Başkanı Ömer Düzgün'ün basın toplantısında ifade ettiği "gerçek taraftar" mevzusuyla ilgili fikrimi söyleyeyim. Başkan Düzgün, orada açık ve net bir şekilde "küfür ve hakaret" edenleri işaret etti ancak tekrarında "istifa et diyenler" diye ekleyince, yanlış anlaşıldı. Ben, Ömer Başkan'ın kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. İstifa et diyenleri ve küfür, hakaret etmeden eleştirenleri kast etmediğini ancak bu konuda iki satır bir düzetme açıklaması yapmasının da doğru olacağına inanıyorum. Zira, eleştirisini, istifa çağrısını medeni bir şekilde yapan herkes Erzurumspor'un gerçek taraftarı ve sahibidir, NOKTA!