Aklını kullanmak, cesaret işi midir sahi? Bir siyasi parti başkanı öyle dedi. Esasen söz onun değildi… Aydınlanmanın büyük filozofu Immanuel Kant’a aitti. Daha doğrusu, onun meşhur makalesinde, aydınlanmanın parolası olarak zikredilir. Latince, Sapare Aude! Yani: Bilmeye cesaret et!
Telkin açık: Aklınızı kullanın... Korkak değilseniz şayet!
İki duygu insanın en büyük hazinesinin ve özgürlüğünün bekçileridir. Biri korkaklık… diğeri tembellik. Onlar izin verdiği, ya da onlara karşı gelebildiğiniz ölçüde size ait olanı kullanabilirsiniz. Yani aklınızı…
Zavallı akıl ne çok zorlanır! Âdemoğlu, varlığı ve rahatlığı ile sürekli baskılanır.
Akıl özgür olursa kanatlanır. Kafesteki kuşun uçtuğu görülmüş müdür? Kartallar uçar hâlbuki… Yükseğe, en yükseğe varır. Olana bitene, ta semadan bakar. Ve abarttığımız, en yüce dediğimiz nesnelerin, aslında bir nokta olduğunu, o gözler görür. Ve dahi bizi kör eden tepelerin, ağaçların, göllerin ötesinde başka bir âlemin varlığını, ancak o bilir…
Zordur lakin yükseklere çıkmak, enginlere açılmak. Issız ve tekinsizdir oralar… Yalnızlık ürpertir insanı. Korku dolar yüreğine. Halinden, istikbalinden endişelenir. Mazideki rahat ve emniyet, hiç çıkmaz yüreğinden. Yemi önündedir, suyu da… Onu koruyan, barındıran, besleyen efendisi vardır. Kafesin şeklini, yerini ve göreceği ışığı, o bilir. Lütfederse biraz çıkmasına da izin verir. Ama vaktine ve mesafesine, efendi karar verir…
Esir ve rahat olmak… Özgür ve endişeli olmak… İşte bütün mesele!
İnsan, aklı ve varlığı arasında sıkışmıştır adeta… Akıl çaresizdir çoğu zaman. Bu zor soruların cevabı yine kendinden beklenir. Kayıt altına alındığında, uygun çözümler üretir. İnanılmaz intibak sağlar şartlara. Meşrulaştırma ve ahlakileştirmede de üstüne yoktur. Kendisine verdiğiniz alanda, bir muhakeme ile tahkim eder varlığı… Korur ve yaşatmaya çalışır. Ama…
Dökme akıldır o… Kalıbın içine boşattığınız bir sıvıya benzer. Zamanla katılaşır. Tanınmaz hale gelir. Has cevher değildir artık. Bir mücevher gerdanda mücevherdir. Orada büyüler insanı ışıltısı ile… Harcın içine atılmış elmas, yakut ve zümrüt, bir hiçtir!
Akıl analitik düşünürse, akıldır. Kuşkulanırsa akıldır. Soru sorar, sorgularsa akıldır.
Sorular, sorular… Üst üste sorular. Sizi bezdiren, yoran, mutsuz eden sorular…
Düşünmek beyhudedir! Bizim hangi otlakta karnımızın doyacağını bilen bir çobanımız ve postumuzu koruyan çoban köpekleri olduktan sonra…
Geleceğimizi tasarlayan bir ailemiz, karar alan bir liderimiz, arkasından sürükleneceğimiz bir kitle varsa, düşünmenin zorluklarına katlanır mı insan?
Aklı kullanmak zahmetlidir. Hele onu bilgi ile mücehhez kılmak, olağanüstü bir sabır ve gayret gerektirir. Ömrünü ziyan eder insanın…
Hâlbuki kafeste yaşamak, mümkün hayatların en güzelidir. Doğrusu olmadığını birileri söylese de…