Komşuda bir kadın öldü! Gencecik, hayatın baharında… Karıştı İran… Sokaklar ateş topuna döndü. Onlarca insan, bir masum öldüğü için, yine öldü. Şimdi hatırlamıyorum ismini, biri söylemişti: Bir kişinin ölümü bazen facia, yüzbinlerin ölümü istatistik olur. Takdim önemli muhakkak... Anlatmak, öne çıkarmak ve sürekli tekrarlamak, her gün yaşananı trajediye çevirebilir. Ha bir de ‘Dış Güçler’ meselesi var. Yaranızı sürekli kaşıyan, o meşum eller… Lakin o yara neden var?
Kadın saçı üzerinden yürüyen bir din mi bizim ki? Öyle ise eyvah! Birileri açsın der, birileri kapatsın. Zavallı kadınlar! Meğer ne çok anlam ifade edermiş, başınızın üzerindeki cansız kıllar!
Adına bazen din, bazen ideoloji derler. Kadın üzerinden yürür savaş. Adına ne denirse densin, tek bir amaç vardır: Boyun eğdirmek. Biat ve itaat ister despot. Kendi hükümranlığını sürdürmek ister. En zayıf üzerinden şiddetini sergiler. Gözdağıdır kalanlara… Öylece sindirmektir muradı... Dehşet saçarak itaate, yani köleliğe zorlar. Efendiler her zaman, her yerde… Kölesi olmayandan efendi mi olur?
Sistem değişir, roller değişir ama düzen değişmez… Köle pazarını kaldıramadı Şark! Efendilerin isimleri değişti, lakin esirlerin prangaları hiç çözülmedi. Dün Şah idi, bugün Ayetullah!
Sloganın adı değişti. Tonu, vurgusu ve şiddeti aynı kaldı. Dün “aç’ dendi, bugün ‘kapa’… Semboller üzerinden yürüyen bir hesaplaşma…
Bir kurtlar sofrası kurulu olan. Kuzular adalet, özgürlük ve eşitlik ister. Roller değişince masum kuzular, zalim kurtlara dönüşür. Bizde kimin av, kimin avcı olacağına sadece suların yüksekliği karar verir. Bizde… yani aklını kullanmayı ısrarla reddedenlerde.
Tesadüftür herhalde… İran’da Mahsa Amani gözaltında ölmeden ya da öldürülmeden birkaç gün önce Nedim Gürsel’in ‘Mehdiyi Beklerken’ isimli gezi kitabını bitirmiştim. İran’a seyahatinde edip ve yazarların izini sürer, maziden hale kadar…. Firdevsi’ nin, Hayyam’ın, Hafız’ın yaşadığı bir masal ülkesidir İran. Büyüler sizi… Gel gör ki yüz yıllardır mutsuzdur bu belde. Bitmemiştir matemi Kerbela’dan bu yana…
İmam Humeyni’nin devriminden bu tarafa değişen bir şey yok. Kaçar Hanedanı iktidardayken olmayan çoğulcu demokrasi, hepten rafa kaldırılmış. Şah zamanında ivme kazanan Modernleşme süreci, yerini moda ifadeyle “yerli ve milli” bir İslamlaşmaya bırakmış. Değişen Kennedy caddesinin ismi… Şimdi Tevhid caddesi olmuş. Hüzün ise baki kalmış.
İstikbale dair tek ümitleri Mehdi! O zuhur edecek… “Yoksulların karnını doyuracak, hastaları iyileştirecek, firavunlardan, zalimlerden hesap soracak. Özlenen adaleti bahşedecek insanlığa…”
Yani… Doğu cephesinde değişen bir şey yok! Bize ancak Allahtan inayet ola!
Seviyoruz seni güvenilir adam
Seviyoruz seni güvenilir adam.
Joseph STALIN : Bir kişi ölürse dram olur... binkerce kişi ölürse İSTATİSTİK..!
Yüreğine,kalemine saglık.Kardeşim