HAYALLERİNE KAVUŞMAK NE ZOR BU ÜLKEDE!

"Kalpleri birlikte çarpan yıllarca,
Yıllarca birlikte ağlayıp gülen.
İki sevgiliden biri can verse,
Hayatta kalandır gerçekte ölen..." 

 

 

 

 

Yıllar önce okuduğu bir kitaptan kalmıştı galiba aklında Delikanlının. Günlerdir ağzına bir lokma sürmemiş, odasından dışarı çok nadir çıkmıştı. Sevdiğinin o akşam yerde yatan cansız bedeni gözlerinin önünden gitmiyordu. Yaşadığı her şeyin bir rüya olduğu düşüncesiyle kendi kendini avutuyor, inanmak istemiyordu. Evet bu bir rüya olmalıydı kötü bir rüya.. 

 

 

 

 

İlk okulda başlamıştı masum sevgileri. Çocukluğun beslediği o sevgiyi anca lisede itiraf etmişlerdi birbirlerine. Lise bittikten sonra cesaret edip el ele tutuşmuş, saatlerce gözler kapalı geleceği hayal etmişlerdi.

 

 

 

Üniversite biter bitmez, sevdikleri mesleğe atanıp mutlu bir yuva kuracaklardı. İkisi de fakir aile çocuklarıydı, hayat onlara ikram etmemişti geleceklerini, tırnaklarıyla kazıya kazıya elde edeceklerdi hayallerini. Öyle çok fazla beklentileri yoktu aslında. Orta direk bir hayattı istedikleri. Kim bilebilirdi ki, büyüdüklerinde orta direk yok olacak, zengin ve fakir kalacaktı ülkede sadece.

Sahi hayallerine kavuşmak ne kadar da  zordu bu ülkede!..

 

 

 

 

Baskı rejimi ve askeri vesayetin bitme noktasına denk gelmişti büyüme çağları. Ülke demokrasi yolunda ilerliyor, eğitim ve  sağlıkta bir çok reform yapılıyordu. Dünya'da teknolojik ne üretilse aynı gün ülkede herkes nasipleniyordu. Çocuk akılları ile hiçbir şeyin farkında değillerdi. Gelişen dünyaya ayak uyduran bir ülke olmuştu güzelim vatanları. Her şey çok güzel oldu diye düşünüyordu insanlar. Sonra ne olduysa kurtulduk dedikleri o baskı ve dikte rejimi yerini daha ağır bir felakete bıraktı. Artık fikirlerini anlatanlar suçlu ilan ediliyor, muhalif olan herkes fişleniyordu.  Düne kadar mağduruz diyip, fikir ve vicdan hürriyeti diye feryad figan bağıranlar, bugün cellat oluvermişti. İnsanların takdirini kazandıkları hürriyet ve demokrasi dolu nutuklar, yerini askeri vesayetten daha ağır bir zorbalığa bırakmıştı. 

Sahi zorba olmak ne kadar da kolaydı bu ülkede!..

 

 

 

Delikanlı kendini toparlamak için uğraşıyor, yaşadığı şeylerin kötü bir rüya olmadığına inanmaya çalışıyordu. "Kötü bir rüyada yaşamaktansa acı gerçeklerle yüzleşirim" dedi kendi kendine. Artık atanmak için uğraşmayacak, bir yuva kurma hayalini de aklından çıkaracaktı. Tek amacı kalmıştı. Zulüm kime yapılırsa yapılsın karşısında duracak, sistemin kendisine dayattığı zorbalığa baş kaldıracaktı. Dava adamı olacaktı. Özgürlük, huzur ve vatanın refahı için, bedeli ne olursa olsun mücadele edecekti fikirleriyle. Uzun zaman sonra ilk kez evden dışarı adım atmıştı. Günler önce sevdiği kadını kaybettiği o akşam, geldiği yola girmiş ve  çok sevdiği abisinin yanına gitmeye karar vermişti Delikanlı... 

Sahi uyutulan bir toplumda dava adamı olmak ne kadar da zor olacaktı bu ülkede!..

 

 

Bilgiyle kalın...

Etiketler : Orhan Bakırcı
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.