Geçtiğimiz Cuma günü ülkemizin en batısında İzmir de bir deprem oldu ve ülkede birilerinin yüreğinde gizli saklı kalan ne varsa yine çıktı ortaya. Yıkılan binalarda nefret söylemleriyle ülkece enkaz altında kaldık.
Ne ara bu kadar kötü ve birbirimize karşı tahammülsüz olduk anlamak mümkün değil. Ne vakit bir şehrimizde bir afet olsa hemen bir şovenizm patlak verir oldu. Geçmiş yıllarda Van ve Elazığ depremlerinde gördüğümüz ırkçı ve nefret dolu paylaşımlar İzmir depreminde de kendini farklı bir formatla gösterdi.
İzmir 6.9 şiddetinde bir depremle yıkıma uğradı. Henüz yıkılan binaların tozları yere düşmeden sosyal medya üstünden İzmir ve İzmirlilerle ilgili çirkin, aşağılık ve provakatif sözler sarf edilmeye başlandı. Deprem olduğunu duyduğunda sevinenler, eğlenenler ve ohh olsuncular bir anda sosyal medya üzerinden kötülüklerini kusmaya başladılar. Sebep ne? İzmir’in siyasal yapısı ve sosyo kültürel kimliğini benimsemiyor oluşları. Böyle sebep olamaz, birileri için oluyorsa da olmaz olsun!
Ülkemizin etnik mozaik yapısıyla övünen bizler değil miydik? Hani 72 millete aynı bakıyorduk? Birden mi değiştik toplum olarak yoksa yıllardır gizli saklı içlerde büyütülen kötülük, şartları da serbest bulunca dışarı mı atıldı? Bizden, sizden, onlardan diyerek ayrıştırılmayan kimlik kaldı mı bu topraklarda? Ölümüzde, dirimizde yanı başımızda olan komşularımızdan ötekileştirilmeyen kim kaldı?
Kul olmayı beceremeyenlerin, insanları günahkar etmesi kadar trajikomik bir durum olamaz. Bu aynı zamanda siyasal anlamda kendileriyle aynı düşünmeyenlerin farklı görüşte ki bir başkasına olan baskıcı ve üslupsuz tavırları kadar nettir. Son yıllarda yaşanan kadın cinayetlerine, çocuk tacizlerine, sosyo ekonomik bir dolu trajediye tepki gösteremeyen kişiler nedense konu maksadını aşmayan bir fikir paylaşımı yada eleştiri olunca mangalda kül bırakmaz oluyor. Üstüne üstlük bir de yaşanan afetlerde oturup üzülmek yerine kendilerince çıkarımlarda bulunarak insanlığın bitişini teyit etmiş oluyorlar.
Şimdi çıkıp “yahu birkaç kendini bilmezin söylediklerini tüm topluma mâl etmeyelim” diyecekler olacaktır. Haklı oldukları şey her sözün yalnızca söyleyeni bağlamasıdır ama haksız oldukları da toplumda bu gibi yıkıcı seslerin farklı suretlerle ve amellerle kendini seri bir şekilde göstermesidir.
Toplumsal bir travma mı bu yoksa manevi değerlerimizin çöküşünde gelinen son nokta mı bu yaşananlar çözemiyorum. Yaşanan ekonomik sıkıntıların, alım gücünün düşmesi ve hatta parasızlığın hızla yükseldiği bir zamanda herkeste bir tahammülsüzlük örneği aldı başını gidiyor. Konunun uzmanı değilim elbet ama bir şey alenen ortada ki ciddi olarak toplum çoğalan bir çığırından çıkmışlık var. Eskilerden bugüne hoşgörünün hoşu gitti görüsü kaldı artık sadece.
İzmir depremi bunca çirkinliklere ve acıya rağmen bizlere unuttuğumuz bazı değerleri de hatırlatıp yaşatmadı değil. Aralarında Erzurum Büyükşehir Belediyesinin de olduğu ülkemizin birçok şehrinden İzmir’e yardım için koşan ekiplerin enkazdan canlı çıkarmak için gösterdikleri insanüstü gayretler toplumsal kenetlenmenin ne kadar değerli olduğunu unutmamamız için en değerli örnek olarak kalacaktır. Bir vatandaş olarak hepsine ayrı ayrı teşekkür etmek isterim; AFAD, AKUT, UMKE, JAK, GEA, tüm Belediyelerin itfaiye erleri, eylem alanlarını bırakıp yardıma koşan Somalı Madenciler, kısacası orada olup canlarını dişlerine takıp tırnaklarıyla kazıyarak canları kurtaran tüm ekiplere bağlı kahramanlarımız ve arama kurtarma köpekleri dostlarımız; sizlerin hakları asla ödenmez. İyi ki varsınız.
Depremle ilgili bir şeyler yazıp çizmek uzmanlarının işidir. Sadece şunu diyebilirim ki İzmir depremiyle birlikte ülkemizin deprem kuşağında olduğu ve yıkıcı depremlerle karşılaşabileceğimiz gerçeğini asla unutmamak gerek. En son Elazığ depreminde de aynı konu gündeme gelmişti ama maalesef konu sıcakken konuşmayı seviyoruz. Araya biraz zaman girince hiçbir şey yokmuş gibi unutuyoruz. Yapılması gereken neyse bir an evvel yasalaşıp hükümetin desteğiyle riskli binaların tespit edilip yeniden planlanması gerekmektedir. İzmir’de ki deprem bize 1999 Gölcük depreminden beri konuşulan olası İstanbul depreminin ve Erzurum’un da arasında bulunduğu yıkıcı fay hatlarının olduğu şehirlerde ki tehlikeleri de bir kez daha göstermiştir.
İzmirli dostlarımıza tekrar geçmiş olsun demek istiyorum. Yitirdiğimiz canlara Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar ve bu yazıyı yazarken enkazdan henüz çıkartılmamış tüm canların bir an evvel sağ olarak sevdiklerine kavuşmasını diliyorum. Ülkemiz olarak hepimizin başı sağ olsun.
Son olarak; Irkı, dini, dili, siyasi görüşü ne olursa olsun herkese insani değerlerimizi yitirmeden bakmayı ve saygı duymayı unutmayalım. Kendinizden olmayanı sevmeyecek kadar insanlıktan uzaklaşmayın. Bu insan olmanın en büyük erdemidir. Türkiye’nin dört bir tarafından İzmir’de ki depremzedelere gönderilen yardımlar, birlik olursak asla yıkılmaz bir ülke olduğumuzu ve bu ülkede güzel şeyler olabileceğini bir kez daha gösterdiler bizlere.
Elif Bebeğin enkaz altında kurtarıcısının elini tutup bırakmadığı gibi sizler de içinizde ki umut, sevgi ve merhameti tutun ve asla bırakmayın. Bugün belki başkalarına ama yarın mutlaka sizlere lazım olacak.
Bilgiyle Kalın.