Uluslararası hukuk uzmanı Avukat Ebubekir Elmalı, Filistin’de yaşananları Cinnet olarak değerlendirdi.
Uluslararası hukuk uzmanı Avukat Ebubekir Elmalı, Filistin’de yaşananları değerlendirdi. İsrail’in yaptığı son saldırıyla uluslararası hukuku çiğnediğini belirterek, “ burada bir devlet cinnetine şahitlik ediyoruz. İsrail bir cinnet geçiriyor. Olması gereken devlet aklı hezeyana uğramış durumda.” Dedi.
Uluslararası hukuk anlamında yapılması gerekenlerden de bahseden Avukat Ebubekir Elmalı, “ Sayın Cumhurbaşkanımızın da söylediği gibi, insanlığın bu duruma dur demesi gerekiyor. Peki İsrail Uluslararası hukuk anlamında nasıl durdurulacak? Bir ülke olarak oraya gidip, Filistin tarafında yer alıp savaşamayız. Bu uluslararası hukuk bakımından mümkün değil. Çünkü gittiğiniz zaman savaşa taraf olursunuz. Ne yapılmalı; eğer gerçekten toplumsal barışın bozulma tehlikesi, bakın bozulması demiyorum bozulma tehlikesi diyorum. Bozulma tehlikesi olduğu zaman Birleşmiş Milletler dediğimiz bu yaşananlar karşısında tabeladan ibaret kalan bir örgüt var. Bu örgütün asli görevi toplumsal barışı koruyabilmek. Filistin’deki durum bir medeniyetler çatışmasına dönmüş durumda. Yani Müslümanlarla Yahudilerin çatışmasına dönmüş durumda. Bu en tehlikeli nokta. Bu çatışma samanın tutuşması gibi çok hızlı bir biçimde alev alır ve her tarafı sarar. Dolayısıyla çok acilen burada Birleşmiş Milletlerin sahaya girmesi lazım. Burada olağan yol şudur, yapılan telkinlerle İsrail’in saldırılarına son vermesidir. Ancak gördük ki biz Müslümanların umutlarının Yahudilerin inisiyatifine bırakılmayacağını görmüş olduk. Burada olması gereken, Güvenlik konseyini oluşturan devletlerin derhal kolektif bir yaptırıma karar verme zorunluluğudur. Fakat işte dünya beşten büyüktür dediğimiz feryatla, bu güvenlik konseyi dediğimiz yapılın içinde ABD’nin olması, Birleşik Krallığın olması ve ABD’nin açıkça İsrail’in tarafında yer alması, Fransa’nın üç maymunu oynaması nedeniyle buradan bir devletin bile Veto hakkını kullanması neticesinde Güvenlik konseyi çalışamayacak. Peki bir de olağanüstü durum var. Bunu yapmamız lazım. Bunun özellikle altını çiziyorum. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun acil olarak toplantıya çağrılması ve Güvenlik Konseyi veto nedeniyle çalışamadığı için, barış için birlik kararı alması lazım. 1950 yılında bu Kore’de alındı. 1950’de Sovyetler birliği daimi üyeydi ve Veto hakkını kullanmıştı, Genel Kurulda barış için birlik kararı alınarak, kolektif bir şekilde Kore’ye gidildi. Aynı bu karar gibi bir karar alınmalı. Biliyorsunuz Birleşmiş Milletlerin bir ordusu yok. BM’de karar alan devletlerin birlikte bir ordu kurması ve orduyla beraber oraya gitmesi gerekir. Ancak BM’de kara alan devletlerin içinde güçlü ordusu olan devletler yine güvenlik konseyinde olan devletler. Bir tek Türkiye Cumhuriyeti’nin şanlı ordusu var. Onun haricinde destek olabilecek ve bu duruma müdahale edebilecek kimse yok. Dolayısıyla orası da karanlık görünüyor. Ama en azından BM Genel Kurulunda, Güvenlik Konseyi sen çalışamıyorsun, burada bir insanlık dramı var, dolayısıyla kolektif olarak bir uçuşa yasak bölge ilan edilebilir, bir güvenlik koridoru oluşturulabilir, belirli ambargolarla yaptırımlar uygulanabilir. Bu insanlık suçuna sessiz kalan devletler de bu suçun açık ortağıdır.” Dedi.