ZALİMİZ VE ZULMEDİYORUZ!

Ve her şeyin sahibi olduğuna inanan insanoğlunun her şeyi katlettiği bir hayat..

Renklerin ahengine benzenmiş mevsimlerin şaşmaz döngüsü içinde geçip gittiği bir Dünyada, türlü türlü canlının da varlığını duyumsayarak yaşamanın ne denli güzel olduğunu fark edememiş bir dolu insanın hayatı kırıp döktüğü bir alemdir burası. Ve her şeyin sahibi olduğuna inanan insanoğlunun her şeyi katlettiği bir hayat...

 

 

 

Bugün Özgürlüğü paylaşalım istedik. Bütün canlıların içgüdüsel olarak sahip olduğu çok güçlü bir duygudur bu. Yaradılışından bugüne kadar sürekli bir arayış içinde olan insanoğlunun uğruna savaşlar verdiği, kimi zaman kaybetmiş olsa da asla vazgeçmediği ve yaşamını kutsal kılan bir bütünün en derin parçası...

 

 

 

Burada şunu altını çizerek yazıyoruz ki; Özgürlük denilince akla bir insanın sonsuz istediğini yapma hakkı gelmemeli. Bireylerin yaşam tarzlarından ve somut eylemlerine kadar yaptıkları, eğer ki bir başka canlının özgürlüğünü kısıtlayıp hakkına tecavüz ediyorsa bu özgürlük değildir. Öncelikle bunu fark edip bunu eyleme geçirmek gerekmektedir. Yaşama hakkı bütün canlılara atfedilmiştir. Sadece insanoğlu nezdinde bunu değerlendirmek yanılgıdır...

 

 

 

Özgürlüğün ne demek olduğunu gözümüzle görmediğimiz bir virüs hayatımıza girip bizleri darmadağın ettiğinde belki biraz daha iyi anladık. Aslında bu süreçte her anlamda özgürlükleri ellerinden alınmış bir yaşamın içine bodoslama girdik. Zaten ekonomik olarak kötü olan bir süreçten geçerken maddi olarak hepimizin özgürlüğü elimizden alınmadı mı? Bugün gitmek istediğimiz yere gidemez, almak istediğimizi alamaz bir halde değil miyiz? Bir kafes içine konulup anahtarını uzaklara atmışlar ve çıkmamız için anahtarı almamız bekleniyor haldeyiz. Maddi olarak bitiğiz ve maneviyatımızın sarsıldığı süreçler Richter ölçeklerinin bile algılayamayacağı depremlere dönüyor... 

 

 

 

Her yandan kuşatılmış bir hayat içinde sokağa çıkmanın özgürlük olduğunu düşünenler yanılıyor. İnsan hakları ihlalleri, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları ihlalleri, doğa ve tarihi eser katliamları derken yok edilen her yaşam bizlerin hayatlarından gitti...

İnsanoğlunun kendini kutsanmış bir varlık görmesinin vermiş olduğu kibir ile bütün canlılara hükümdarlık arzusu onu zalim ve zulmeden bir hale getirmiştir. Bütün hakların kendisinden geçtiğinden inandıkça da yaşam haklarına yaptığı bu zulüm kendi sonunu hazırlayacaktır...

 

 

 

Öyle ki bütün canlıları bir kafes içinde alıp, beton yığınları içinde; hareket mekanizmalarını kısıtlayarak onları evcilleştirdiğini yada içgüdüsel olarak sahip olduğu her şeyi silip attığını düşünürken ne büyük hata yaptığını fark edemez olmuştur. Panayır alanlarında yada sirklerde yine insanoğlu o canlıları oynatarak, kullanarak bundan zevk alıp sahibi olduğunu düşünürken de yanılgıların içindedir...

 

 

 

Hayat bizlere eşit haklarla gelmiş olsa da İbn-i Haldun’un yüzyıllar önce söylemiş olduğu ‘’Coğrafya Kaderdir’’ sözü yaşadığımız her şeyin sebebinin sadece bu coğrafyanın kaderi olması değil insanoğlunun da yaptıkları ile kendi sonunu hazırlayan bir zamanlama olduğunu hatırlattı nedense.

 

 

 

Yani demem o ki insanoğlu bu hayatta özgürlük diyerek ne insan hakkı bıraktı, ne hayvan hakkı, ne de hiçbir güzelliğinde payı olmadığı doğayı bıraktı. Her şeyi sindire sindire katletti. Ve bilmelidir ki yaptığını özgürlük sanarak, özgürlüğünü elinden aldığı ve katlettiği her bir canlı hayat ona hiçbir güzelliğin kalmayacağı, gri ve siyaha bezenmiş mutsuz bir Dünya da hapsolduğu gün bırakacak. İşte o vakit ne kibir ne de hükümdarlık duygusu insanı asla kurtaramayacak insanoğlunu...

 

 

 

Özgürlük mü? İşte onu bir kez daha düşünelim… 

 

Bilgiyle kalın…


25.03.2021 10:26:56