Derin Devlet

    Devlet hissiyatla yönetilmez. Büyük menfaatler için küçük tavizler verilebilir. Bazen aleyhe yapılan uluslararası tuzakları bertaraf etmek için bazen de stratejik hedefe doğru bir engeli aşmak için, taktiksel ricat mümkündür. Planlar devletin gizli dehlizlerinde kurulur, teşhir edilmez…

 


  “Apo’nun affı” retoriği üzerinden, derin devlet kararı mı olduğu sorusu kafaları kurcalamaktadır.

Geniş halk kesimlerinde duygusal patlamalara yol açacak böyle bir çözüme, derinlerde bir yerde mi karar verilmiştir?

Ne fayda umulmaktadır?

Devlet’in bekası için alınmış bir tedbir midir?

Mevcut veya yakın tehlikeyi önlemek için yapılmış bir hamle midir?

 

 


Öncelikle derin devlet var mıdır? Ne anladığımıza bağlı... Acemi halklar zaten devleti zor bulmuş, derinini nereden bulsun? Kadim devlet geleneği olan toplumlar inanır buna… Ya bizde? Acaba gizli saklı bir yerlerde,  devleti yöneten bir üst akıl var mıdır?
 Tarihsel açıdan bizdeki saray entrikaları derinmiş gibi görünür… Bu oyunlar bize önce Fars sonra da Bizans’tan mirastır. Bürokratik geleneğe dönüşmüştür. Ancak genelde saikler ulvi değil, şahsidir. Osmanlı’da ilk dönem nice önemli devlet adamının kafası kesilmiş, sonraki dönem sürgün edilmiştir. Hatta sultanlar bile tahttan indirilip katledilmiştir. Cumhuriyet’te de durum pek farklı değildir. İktidar değişse de muteber kalan pek yoktur. En uzun yüzyılda, kaht-ı rical tabiri meşhurdur… Adam yoksa derin devlet de yoktur.

 

 


    Modern zamanlarda ise derin devlet, bana göre, Max Weber’in tanımladığı bürokratik hukuk devletidir. Batı’da örnekleri mevcuttur. Yasa ve teamüllerle tahkim edilmiş kurumsal yapılar, aynı zamanda derin devletlerdir. Gelişmiş bir ülkenin stratejik hedeflerini bürokrasi belirler. Kalıcılığı usta-çırak ilişkisi ile sağlanır. Geniş katılımlı düşünce kuruluşlarından beslenir. Önemli kararlar, bürokratik safhalarda iyice tartışıldıktan sonra alınır. Söylemler ise siyasetçinindir. Onlar taktiksel manevralar yapar. Vatandaşına izah eder. Eşiti gördüğü diğer devletlere diplomasi ile kabul ettirmeye çalışır. Sıradan devlet ve onun geniş kitlelerine, sadece dikte edilir. Söz gelimi ABD başkanı ya da İngiltere başbakanı değişti diye, Ortadoğu politikaları değişmez. Olsa olsa sadece yol veya yöntem değişebilir. Sivil ve askeri bürokrasisinin eleğinden geçmeden, ciddi hiçbir adım söz konusu değildir. Sadece güvenlik ve uluslararası ilişkiler düzleminde işlemez bu mekanizma… Adalet, eğitim, sağlık ve özellikle iktisadi meseleler üzerinde kalıcı ve geniş perspektifli çalışmalar yapılır, hedefler belirlenir. Tatbik için özel metotlar geliştirilir.

 

 


    Derin ya da değil devlet bir yana, gelelim en önemli meseleye… Kırk yıldır kan döken terörist başının Meclis kürsüsünden konuşmasını, on binlerce insanını teröre kurban vermiş Türk Milleti’ne anlatabilmek kolay değildir. Siyasi iktidar ve ona destek olan muhalefetin, kürsüden höykürüp, sözlerine gizem katarak meseleyi halletmeleri zor görünmektedir. Daha dün muhalefeti teröristlerle iş birliği yapmakla suçlayarak halktan oy devşirenlerin bugün bebek katilini affetmeleri, duygusal ve zihni kargaşa yaratacaktır. Yirmisinde kokusuna doyamadığı evladını toprağa veren anaları “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” sloganı ile avutanlar, şimdi onlara ne cevap verecektir? Eğer bu kararı veren derin devletse, izahını da bulmuştur herhalde! Yoksa bugüne kadar hamaset yapan siyasetçilerin, bundan sonra halka vereceği hesap pek yamandır…


27.10.2024 09:43:25