BİR ECZACININ HAKLI İSYANI

Erzurum'da Eczacılık yapan Abdullah Caner Güven, kurallara uymayanlarla ilgili öyle bir paylaşım yaptı ki...

İşte Eczacı Güven'in o sasyal medya mesajı: 

Corona Virüs, Covid-19, SARS-CoV-2... Adı her neyse...



İlk başta Çinde aniden düşen insanları görünce şaşıranlarımız, endişelenlerimiz, Uygur Türklerine yaptıkları zulümden dolayı keyiflenenlerimiz oldu. SARS gibi, MERS gibi, EBOLA gibi bu da bize ulaşamaz sandık.



Sonra işin rengi değişti. Haberlerde ve sosyal medyada Wuhanın cesetlerle dolup taştığını, insanların salgının önlenmesi amacı ile evlerine hapsedildiğini, sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, Çin hükumetinin binlerce yatak kapasiteli sahra hastanelerini süratle inşa ettiğini ve acımasız önlemler aldığını gördük. Sonra Kore, ardından Japonya derken ansızın bu belayı ülkemizde bulduk. İlk vefat eden bir eczacı ve onun çalışma arkadaşıydı. Çinden gelen bir turistten almışlardı virüsü. Birkaç paranoyak Covid-19 diye bir şey olmadığını, bu ölümlerin Sağlık Bakanlığı tarafından Dünya Sağlık Örgütünden (WHO) para almak için uydurulduğunu filan söyledi. Allah (C.C) akıl, fikir versin. (Uzakdoğu seyahatimde Çinlilerin halâ devam eden SARS ve MERS tehdidi nedeni ile Kore ve Japonya havalimanlarındaki termal kameralara yakalanmamak için 1000 mg parasetamol içtiklerini öğrendim, bu şekilde ateşleri en az 1-2 derece düşüyordu; yani engelleri aşmakta ve hastalığı yaymakta mahirler)



Sınırlar kapatıldı, bilim kurulu üyeleri ardı ardına açıklamalar yapmaya, önlemler almaya başladı. Her gün yeni bir kısıtlama, yeni bir yasak, yeni bir önlem... Yatıyoruz Corona, kalkıyoruz Bilim Kurulu. Ateş Hocayı eşimden çok görüyor ve duyuyorum.



Düğünler iptal, seyahatler iptal, cenaze namazları birkaç kişi ile kılınıyor, hayat durdu resmen... Gözler televizyonda ve sosyal medyada... Acaba bugün kaç vaka açıklanacak? Acaba bitiyor mu? Nelere dikkat etmeliyiz? Kutusu 15 lira olan maskeyi karaborsada 3 liraya bulamıyoruz. Dezenfektan yok, sprey başlığı 5 TL... Aman Ya Rabbi... Kazakistandan gelenler temassız ateş ölçer toplayıp Çine satıyor. Çin 10 dolara bize sattığı ateş ölçeri bizden 100-150 dolara geri alıyor. Enteresan bir dönem...



Sonra ne mi oldu... Vaka sayısı binin altına düşünce bir ferahladık, bir rahatladık ki sormayın... Düğünlerde ağız ağıza halay çekmek bizde, cenazelerde sarılıp ağlamak bizde, o maskeyi ağız ve burun yerine çeneye takmak bizde, pozitif hastalarla sarmaş dolaş olmak bizde, toplu taşımada önlem almamak bizde, oyunlu kahveye gitmek bizde, tatil bizde, sosyal mesafeye riayet etmemek bizde, evde kalın denildiği halde pozitif iken evden çıkmak bizde, önlem almamak bizde, göstermelik önlem almak bizde...



Bugün aile boyu pozitif olduğunu bildiğim bir yakınımı aradım. Birisi ALES sınavına girmiş. Kardeşi otobüs ile hastaneye gitmiş; yatış önermişler ama kabul etmeyip otobüsle eve dönmüş. Bir başka pozitif hasta ilaç almaya bizzat eczaneye geldi, gelmeye de devam ediyorlar. Biz teşhisten değil, ilaçlardan ne olduğunu anlıyoruz tabi.



Fırında maskesi olmayan bir gerzekten (özür dilerim ama gerzeklik ifadesi az bile kalır) biz köşe bucak kaçtıkça o ağzımızın içine giriyor, esnaf sesini çıkarmıyor. Tepki çekmek istemiyorlarmış. Hasta olunca seni hangi para kurtaracak?
Bir başka yakınımız "bizde Korona olmaz, rahat ol!" diyor. Aşı oldun da bizim mi haberimiz yok?!...



Birisi küsüyor, biz vebalı mıyız, pis miyiz diye?! Bre cahil merhum Ömer Döngeloğlu Hoca da pis ya da vebalı mıydı?



Sanıyorlar ki herkes iyileşecek, grip gibi gelip geçecek. Akciğerlerde hasar kaldığından haberleri yok. Yoğun bakımda entübe olmak basit geliyor. Ama bilmez ki yüz üstü ve çırılçıplak yattığı yatakta avret yerleri bir havlu parçası ile örtülecek, hava alma kapasitesini kaybetmiş akciğeri vücudu için gerekli oksijeni kana iletemeyecek, boğulma hissi nedeni ile yaşadığı anksiyete ile uyutulacak. Son nefeste Kelime-i Şehadet getirmeye fırsatı olacak mı; o da belli değil. Oyun sanıyorlar halâ...



Hamileler, yaşlılar, kronik hastalar, yavru kuş misali elde tutulan organ nakilli hastalar, doktorlar, hemşireler, gençler, çocuklar... İnsanlar ölüyor. ölmeye de devam edecek...



Sağlık sistemi birkaç güne kadar çökecek. Hiç boşuna " yok efendim hastalara test yapmıyorlar, yok hastaneye yatırmıyorlar, yok ilaç bulunmuyor, yok ambulans gelmiyor" diye kimse atıp tutmasın. Kişi başına en yüksek yoğun bakım kapasitesine sahip ülkeyi bizim kural tanımazlığımız bu hale getirdi. Yoğun bakım sanıldığı gibi bir monitörizasyon ünitesi, bir ventilatör, bir de yataktan ibaret değil. O hemşire ve doktorlar da babamızın uşağı değil.



Buna biz sebep olduk. Sorumsuzluğumuz, cehaletten gelen cesaretimiz, düşüncesizliğimiz ve umursamazlığımızla bizler...



Kazaya ve kadere iman etmiş olmamız, bu hastalığın yayılmasına engel olmak için önlem almayanları eleştirmeyeceğimiz anlamına gelmez.



Bir hamal birkaç gün önce telefon açtı. Hayatında gördüğü öğrenim ilkokul 5e kadar. Kendisi ve ailesi Coronaya yakalanmış. Diyor ki "24 gün evde kalacaksınız dediler, benim gelirim yok. Evde yiyecek yok. Tüp bitti. Ya acımdan ölecem, ya Coronadan. Evden çıksam vebali var, millete bulaştıracam; çıkmasam aç kalacam. Bana bir yol göster!" Açlıkla ve hastalıkla imtihan olan şu ADAMın hassasiyet, feraset ve basiretinin onda biri çoğumuzda yok. Boşuna mı demişler tahsil cehil giderir, eşeklik baki kalır diye?!... (Rızkımızı noksansız tayin eden rabbimiz, Er-Rezzak ismini tecelli ettirerek bu telefondan sadece birkaç dakika sonra mübarek bir kulunun eli ile bu hamalın ve ailesinin 2 aylık bütün masraflarını yolladı.)



Hülasa bu kafa ile bu sene okullar açılmaz, daha sıkı yasaklar gelir ve biz sadece 2020yi değil; 2021i de böyle geçirmek zorunda kalırız.



Şimdi yeterli önlem almayanlar ve yukarıda anlattığımız sorumsuzluğu nedeni ile hastalığın yayılmasına katkı sunanlar...




Pandemi ve Corona virüsü nedeni ile vefat edenlerin, hastanede yatanların, bu süreçte işsiz kalanların, iflas edenlerin, hastanelere gidemediği için hastalığına teşhis konulamayan kanser, şeker, tansiyon vb kronik hastalık adaylarının, doktor kontrolüne gidemeyenlerin, ekonomik kayıpların, kılınamayan namazların, yapılamayan ibadetlerin, yetim, öksüz, dul kalanların ve evlat acısı yaşayanların vebali sizin boynunuzdadır. Her iki cihanda da hesabı sorulur İnşaAllah. (Amin)

18.08.2020 12:59:00