“Hasarda zemin faktörü çok etkili olmuş”
MSKÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Deniz Ülgen, yaptıkları araştırmayı iki gruba ayırdıklarını belirterek, "Birisi daha ağır hasarlı ve yıkılan binalar, diğeri de çok az hasar görmüş hemen oturulabilecek veya hasar görmemiş binalar. Daha çok yoğunlaştığımız yıkılan ve ağır hasarlı binalardı. Bu binaların yapımında büyük hatalar var Projeden başlıyor, imalat, denetim. Tüm aşamalar var. Bizim en çok dikkatimizi çeken denetim aşamasında imalatlarda bir takım yanlışlar yapılmış. Denetim belki az yapılmış, belki gözden kaçmış. Böyle çok bina gördük. Ayakta kalan binalar da vardı. Normal mühendislik hizmeti almış, yönetmeliklerin şartlarına göre yapılmış binalar gayet iyi durumdaydı. Vurucu olarak söyleyebileceğim zeminin çok etkili olduğu görülüyor. Özellikle yamaç ve kayalıklı bölgelerde hasar miktarı az. Mühendislik hizmeti az almış veya almamış binalar, göçmesini beklediğimiz binalar orada bir şekilde ayakta kalmış veya az hasar görmüş. Ovada, yumuşak zeminde olanların hemen hemen hepsi yıkılmış" dedi.
“Bütün şehirleri dağlara kuramayız”
Her yere bina yapılabileceğini, bunun için başta bütçe ve planlamanın çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Ülgen, “Oranın bir tarihsel dokusu var, kültürü var, bir şehirsel yaşamı var. Burada şehir bölge plancıları, mimarlar ve tarihçiler çok öne çıkıyor. Bütün şehirleri dağlara kuramayız. Çünkü şehirlerin bir yaşam kültürü var. Plancılar ile birlikte önce bir planlama yapılacak. Daha sonra risk durumuna göre daha az katlı bina seçimi yapılacak. Sonuçta inşaat mühendisleri açısından bizler her yere bina yapabiliriz. Bu bütçe ile orantılı. Bunların hepsinin bir dengede olması lazım. Hem bütçeniz olacak, hem de o şehrin bir kültürü ve tarihi var. Planlaması ve geleceği dengede olacak. Mühendisler de o planlamaya göre hizmeti verecekler ve şehirdeki yapıları ona göre inşa edecekler. Kesin bir şekilde orda yapılamaz, burada yapılamaz düşüncesi yanlış” dedi.