Erzurumda Milliyetçi Hareket Partisi kongre sürecini başlattı ve 20 ilçenin seçimini gerçekleştirdi.
Genel Merkezin isteği doğrultusunda, seçimler tek liste halinde belirlenen adaylar üzerinden yapıldı. Hani hepimizin bildiği bir söz vardır, Halka rağmen siyaset yapılmaz diye, ancak ne yazık ki bu gün geldiğimiz noktada siyaset yapmak isteyenlere Genel Merkeze rağmen siyaset yapılmaz salığını veriyoruz. Bir göreve aday mı olacaksın, önce genel merkezle görüş
Aslında Milliyetçi Hareket Partisi, bu tavra AK Parti ile kurulan Cumhur İttifakı sonrasında büründü. Geçmişte MHPnin Erzurumda yapılan il kongrelerini hatırlıyorum. Mesela; Bahattin Bağaçlı, Naci Turan, ve Cezmi Polatın aday olduğu kongre, kapalı spor salonunda yapılmış ve Cezmi Polat Başkan seçilmişti. Aynı dönem neredeyse tüm ilçelerde birden çok aday ilçe başkanı olmak için yarışmıştı.
Yine Zekai Kayanın İl Başkanı seçildiği kongrede, Kapalı spor salonunda yapılmış, başkanlık için hatırladığım kadarıyla, Avukat Talat Göğebakan, Ahmet Demirci, Murat Köroğlu birlikte yarışmıştı.
Demokrasi adına güzel günlerdi. Partililerde bir heyecan,bir telaş, seçim çalışmaları, delege ziyaretleri, delege seçimleri, yönetim oluşturma çabaları, yapılan kulisler, partiyi diri ve canlı tutuyor, yapılan seçimler günlerce kamuoyunda konuşuluyordu. Delegenin tercin ettiği başkanda ister il başkanı olsun, ister ilçe başkanı, partililerine karşı kendisini sorumlu hissediyordu.
Bu gün gelinen noktada özellikle 2002 sonrası, AK Parti ile siyasi gelenek haline dönüşen tek aday tek liste anlayışı, sadece MHPye değil neredeyse merkezin sağındaki bütün partilere bulaşmış durumda
Ne yazık ki ne aşısı nede tedavisi var.
Sürekli gündeme gelen siyasi partiler ve seçim kanunu değişmeden, partilerin bu illetten kurtulmaları pek mümkün görünmüyor.
Aslında muradım, sistem eleştirisi yapmak.
Bakın siyasi Partiler tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de siyasetin önemli birer parçasıdır. Demokrasinin temel ilkelerinden biri de seçim. Hal böyleyken Demokrasi ile yönetildiğini iddia eden bir ülkede, siyaset yapanların kaderi liderin yada genel başkanın iki dudağının arasında.
Aslında Siyasi partilerin örgütlenme modeli, demokrasinin temel ilkelerine aykırı. Bu durum bir tek kişinin siyasi partilerin tüm kararlarında söz sahibi olmasını sağlıyor.
Türkiyede uygulanan bu yöntemin kökleri Antik Yunana kadar gidiyor. Antik Yunanda uygulanan sistem, şöyle: bir mahalledeki parti üyeleri ilçe yönetimini ve delegelerini seçerler. Seçilen bu delegeler, ilçe yönetimini ve il yönetimine oy kullanacak delegeleri belirlerler. İl kongresi delegeleri de il yöneticilerini ve merkez kurultayında oy kullanacak delegelerin seçiminden sorumludur. Son noktada,kurultay delegeleri, partinin en üst karar organlarını ve genel başkanını seçer. Merkez yönetim kurulları, üst karar organı ve genel başkanca belirlenir. Nasıl tanıdık geldi mi?
Bu yöntemle her seçim aşaması, siyaseti demokrasiden uzaklaştırarak, partililerin iradesinden uzaklaşmaya, katılımcılığın tükenmesine ve demokrasiden kopuşu hızlandırmaktan başka bir işe yaramıyor. Seçilmişler bu yapı içerisinde seçkinlere dönüşüyor.
Bütün bunların ışığında ülkemizde demokratikleşme adına ilk yapılması gereken parti içindeki işleyişin maksimum düzeyde demokratikleştirilmesi olmalıdır. Partililerin verilmesi gereken her kararda, üretilecek her politikada direkt etkin olacağı bir yapı oluşturulmalıdır. Genel başkanın seçiminden, ilçe, il ve hatta partinin üst yönetim organlarının seçimine varıncaya, partililerin kendi iradesini ortaya koyabileceği nesnel koşullar oluşturulmalıdır.
11.09.2020 13:34:00