GÜNDEMDüzenleme Tarihi : 28 Aralık 2020 11:12Haber Girişi : 28 Aralık 2020 11:26

Afedersin HAYAT!

Afedersin HAYAT!
Soğuk bir kış gecesinin mahzenidir bu his. Kimsesiz kalan bir sazın sessizliği, ıssız dağ başlarının yalnızlığıdır.

Soğuk bir kış gecesinin mahzenidir bu his. Kimsesiz kalan bir sazın sessizliği, ıssız dağ başlarının yalnızlığıdır. Okyanusun en derininde boğulup güne çıkamamanın çaresizliği, bir çocuğun gözlerinde ki umudun tükenmişliğidir. Sevginin yüreği terk edişidir ki bu kanatır da kanatır kalanın yüreğinde ki sevmeleri.. Gitmelerdir adı kalana kalan acının…

 

 

 

 

Bir tek kalanı mı eksiltir yoksa gidende eksilir mi soramaz kalan gidene...

 

 

 

Yolu bitmek bilmeyen bir dehlizin içinde kalmaktır, çığlıklar atarsın da duyanın olmaz karanlığında...

 

 

 

Olmadık zamanda birden bir gülümsemenin resmi dikilir gözlerinin önüne yanarsın!

 

 

Sesi gelir kulağına koşarsın bir labirentte, çıkamazsın o sese varmaya, siner bir köşeye ellerini sararsın kendine naçar, biçar...

 

 

Giden bir ömür susuştur..

 

 

 

Bazen henüz 9’unda bir tren enkazında kalmak gitmek, bazen 28’inde yolda giderken çarpan bir kapının attığı nehirde kaybolmaktır. 19’unda öldürülecek kadar dövülmektir bir sokak ortasında ya da kınalı elleriyle bir ceylan ürkekliği ile vurulup düşmektir bir dağın gölgesinde. 14’ünde istemediği bir hayattan kaçmanın tek çaresi olarak boynuna ipten kolye yapmaktır.  25’inde mahallenin ara sokağında kocasının ya da 28’inde baba kurşunlarıyla bir yol kenarında bırakmaktır nefesini, Gülün nurunu söndüren. Üstelik tam da hayat vermeye yemin edip bir yola çıkmışken. Sevdasına vurulduğu yârini özgürce bir bahar tadında koklayamadan ya da yar hasreti cehennem sıcağı gibi yakıp yıkarken umutlarını tüketmektir. Sevdiğinin en güzel sırrını taşıdığı bedeninde, ondan kalan bir damlaya hayat verip taşıyamadan toprak etmek bedenini…

 

 

 

Yoktur bir anlamı sayıların.

Ne kadar yıl yaşandığı değildir, ne kadar yıl yaşanamadığıdır kalana bırakılan yükün ağırlığı. Taşınmaz, atılmaz, satılmaz...

 

 

Elleri bırakılan bir ananın, yârin, evladın, kardeşin, babanın, sevgilinin, sevdiğinin Ağustos’ta bile üşür durmaksızın parmak uçları...

 

 

Bundandır ve en zorudur bir ömrü terk edip gidenin acısının sızısı.

 

 

 

Bir ömrü pay etmeye adanan hayatların sonsuz düşlerinin onsuzluğa terk edilişidir. Yeşilinde, mavisinde, karasında nefes aldığın bir gözün özünden kaçmaktır. Suskunluğunu inadına kilitleyip kalanı siyahın adına mahkûmiyettir gitmek. Suçlu kimdir, kimdedir anlamını yitiren cümleler gibi kalır bir romanın en orta yerinde. Şair dizesiz, dizeler kayıp hisler dünyasında yer bulmaya çabalar da çabalar.. Gidendir en çok ağrıtan sol yanı.

 

 

 

Solundan vurulmuş kuşkanadı gibi kalır kalan artık. Ulaşamayacağı göğü toprağa karışır. Yastığa başını gömüp atılan çığlıkların dünyayı sarsan ivmesi teğet geçer gideni. Giden bıraksaydı, kalan onun yerine giderdi en dönülmez yola. Ömrünü bir gülümsemesine vereceği gidendi şimdi gülüşleri alıp giden. Giden bilmez, kalandır seçimsiz tek şıkka kalıp, en zoru seçtirilen. Hangi tesellinin, teselli edeceği bilinmeyen ağıtlara düşer gidenin adı. Bir daha teninin sıcaklığını, kokusunu duyamamanın, bir daha gözlerinde olamayacak olmaktır, kalanı giden gibi nefessiz bırakan.

 

 

 

Bir tren devrilir, çocuklar vagon altında can verir. Çocuğun gözünde hep kahraman olan babasının direndiği hukuk savaşıdır, trenin raylarında kalan.. Anasının gözyaşları sel olur..

 

 

 

Bir oğul, bir gece korkmaz cesaretle girdiği sokakta dövülür yada ıssız bir dağda nöbetteyken vurulur, yırtık ayakkabılı babaya boynu bükük kalmış bir yangın düşer, anaya ise başka çocukların gözlerinde kaybettiği oğlunu büyütmek.. Bir kız çocukluğu sokakta oynamayı öğrenemeden elinden kalemi alındığı için kendine urgandan kolye takar boynuna, anası ağıtlara düşer…  Bir annenin soluğu alınır yavrularının bakışında. Bir ömür orada kalır anneleri... Bir baba; çaresizce başını pencere korkuluğuna asar da utancı kime kalır?.. Bir genç;  yolda giderken bir araç kapağı çarpar da aşkla sevdiği bir nehir de günlerce sürüklenir.

 

 

 

Munzur’da nehrin kötülüklerden sakladığı bir cana, aç kalmasın diye ekmek atmanın çıldırtan çaresizliğidir insanların bilmediği... Kaçıncı dubleyi bitirip ya da kaçıncı rekâtı kılarken...

 

 

Bir kadın; umudunu sakladığı gözlerini dikip yollarını beklediği, bir sayı değerinden hesaplanırsa kalan ömründe ne kadar sevme varsa hepsini verecek kadar sevebilecekken, sevdiği erkek tarafından yüreği sökülerek terk edilir...

 

 

Bir erkek;  bir ailenin tüm geçimine tek başına omuz verip yıkılacağını hissederken ellerini sımsıkı tutmasını istediği kadın tarafından sırtına bir yar yarası daha eklenir, yok olur...

 

 

bir erkek...

bir kadın...

bir çocuk...

bir genç...

giden…

kalan!

Bilgiyle kalın…

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.