Ağızların iğrenç sakızı! diye tamamladı sözlerini Reis Bey. Sordu diğeri:
Merhamet suç mu efendim?. Kılı kıpırdamadan, sert bir ifadeyle yanıt verdi Buzdan Adam:
Hem de idamlık!
Necip Fazılın Reis Bey piyesinden bir diyalog. Sahnelendiğini görmedim hiç
Sanat kıymetini takdir edemem. Ama geçmişte, özellikle tirat olarak isimlendirilen parçaları zevkle okudum. Bir vicdani uyanışı konu alır. Kaya gibi sert bir hâkimin, ruhi dönüşümüdür anlatılan. Sonsuz ve karşılıksız bir merhamet enginliğine dalar eserin kahramanı
Adaletle merhameti sarmaş dolaş yapar. Ve Adalet mefhumuna, fikirleri ve hayatı ile yepyeni bir mana verir
Kim bilir yazar belki başına gelenleri sanatlaştırır. Ya da başka yaşanmış hikâyeleri... Adaletin kapalı kilidini, merhamet anahtarı ile açar. Bir hadiseyi yoğunlaştırır ve buhar haline getirir sanatkâr hissiyatı ile
Öylede tanımlar yaptığı işi: Ön tarafı açılır-kapanır bir küp içinde hayatı yakalamak
Kapana kıstırır gibi
Tiyatro budur.
Öyle midir sahi? Merhametli olan Adil midir her zaman? İyi bir mülahaza lazım
Belki tam tersini ifade etmek mümkündür. Adil olanda merhametli bir yan vardır. Adalet, şefkati de sinesinde yoğurur çoğu zaman. Fakat bir hakkı teslim ederken merhametle titreyen el, Adalete gölge düşürmeye yeter her zaman!
Adaleti yaslanılmış bir kılıç, merhameti gözlerden akan yaş temsil eder. Şefkat eline silah almaz
Hakka inanan ise ağlamaz! En dramatik zamanlarda bile, adil olanın içeriye dökülmelidir varsa gözyaşları
Zor olan Adil olmaktır! Her yiğidin karı değildir zira, hiçbir tereddüte kapılmadan hakkı teslim edebilmek. Merhamet, pasif bir sızlanma ve vazgeçmedir! Olguyu unutmak veya unutmuş gibi davranmaktır.
Adalet evlada bile kıymayı, merhamet ise zulmüne rağmen yaşatmayı emreder!
Adalet pençeleri ile koparıp almak, merhamet ise vicdanın lütfunu dilenmektir!
Adalet soluk bile almadan taşlaşmak, merhamet ise sünger gibi emerek püskürtmektir!
Nihayetsiz bir yakarış karşısında, çelik gibi iradeyi seçmiştir İnsanoğlu
Belki de serüveninin tamamında, sonsuz bir feragat ve sevgiyi hiçbir zaman elde edemediği için
Dinler de böyle bir sahneyi sunmuştur finalde Âdemoğluna
Kara koyunun ak koyundan hakkını alacağı bir mizansen vardır! Sosyolojik tarifinde din, insanın kendine sorduğu ve tabiatta karşılığını bulamadığı bir yığın soruya verilen cevapların manzumesidir. Ama ya hak talebi ne kadar yer tutar dini ve felsefi inanışlarda? İyi ve kötünün, güzel ve çirkinin dünyevi ya da uhrevi yeni bir düzlemde, mutlak mizanla ölçülmesi talep edilir! Ödül ve ceza ile karşılık bulması gerekir çekilmez hayatın
Böyle bir netice olmadan, hangi inanış kazandırır nihai huzura kaosla parçalanmış ruhları?
İnsan olmanın lezzetine varabilmek için, gönüllerden taşan şefkat ve merhamet çağlamalı
Lakin bu bizi, Adalet karşısında kör ve sağır yapmamalı