SEN MİSİN O YEMEĞE KATILAN?

Günahıyla sevabıyla bir ramazan ayını geride bıraktık…

Allah herkesin ibadetlerini kabul etsin…

Büyükşehir belediyesi bu yıl ramazan etkinliklerini Yakutiye medresesinde gerçekleştirdi, önemli din adamları, yazarlar ve şairler Erzurumlularla buluştu. Ramazanın ruhuna uygun bu etkinlikler için Büyükşehir Belediyesi Kültür Dairesini kutlamadan yazıya başlamak istemedim. Ne demişler “ Marifet iltifata tabidir”

Gelelim asıl meseleye.!

Ramazan ayı hoşgörünün, tahammülün sınandığı bir ay.

Ancak nedendir bilinmez garip bir tahammülsüzlük, garip bir öfke her yerde…

Hele ki Sosyal medyada…

Geçtiğimiz gün anlamsız bir tartışma sosyal medyada uzun süre tartışıldı, hala tartışılmaya devam ediyor. Taraflar birbirlerini, teröristlikle, haysiyetsizlikle suçluyor.

Avrupa Yakası Erzurum Derneği Başkanı Osman Nuri Toraman hedef gösteriliyor, hakaretin bini bir para.

Adamcağızın suçu davet edildiği bir iftar yemeğine katılmak.

CHP’li, Çat’ın bir önceki dönem Belediye Başkanı olan ve Çat’a yaptığı hizmetler ile hemen her kesimin takdirini toplayan Arif Hikmet Kılıç, İstanbul’da bir iftar yemeği veriyor.  Doğal olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçtaroğlu ve il teşkilatı da yemeğe katılıyor. “Vay sen nasıl olurda o genel başkan ve o partinin il başkanı ile aynı masaya oturursun? Sen nasıl Erzurumlusun? Derhal istifa et.” Garip bir gurup anlamsız bir biçimde, adeta linç kampanyası başlattılar sosyal medyada. 

Osman Nuri Toraman ile bir masada oturmuş, uzun süre sohbet etmiş biri değilim, ancak kendisini tanırım. Milliyetçi muhafazakar bir dünya görüşüne sahiptir, kaldı ki aski de olabilir. Herkesin yaşama biçimine, inandığı değerlere, hayata bakış açısına saygı duymak zorundayız. Hiç kimseye kendisiyle aynı düşünmüyor diye, “ Sen nasıl başka bir siyasi görüşü savunursun?” diyemeyiz, dememeliyiz…

Kaldı ki adamcağız bir sivil toplum örgütünün başkanı herkesle temsil ettiği dernek adına oturur konuşur. Bundan daha doğal ne olabilir? Tam tersi, kendi siyasi görüşü dışında kimseyle görüşmüyorsa bunu eleştirmeliyiz, zira temsil ettiği Erzurumlular arasında solcusu da vardır, sağcısı da, milliyetçisi de vardır, Atatürkçüsü de…

Bu ne hastalıklı bir bakış açısıdır…

Osman Nuri Toraman’ın sosyal medya hesaplarına bakansanız, hemen her siyasi görüşe sahip, siyasilerle, bürokratlarla birlikte paylaşımlarını görürsünüz. Sanırım geçtiğimiz günde AK Parti İstanbul Belediye Başkan adayı Binali Yıldırım’ın konuk olduğu bir yemeğe de katılmıştı.

Bu eleştirileri yöneltenler, hakaret edenler “ Sen nasıl bir siyasi toplantıya katılırsın?” diye kendisine tepki göstermedi.

Aynı tepkiyi gösterselerdi belki samimiyetlerine inanırdım, ancak samimi olmadıkları çok açık…

Bu tahammülsüzlük, siyasilerin kullandığı dilden kaynaklanıyor. Siyasi liderler kendilerini anlatmak yerine rakiplerini kötülüyor. Bunun bütün genel başkanlar için söylüyorum, “benden olmayan öteki. Ve inanın benden olmayan dünyanın en kötü, en hain, en içten pazarlıklı, en yalancı, en sahtekar, en şeytan adamı. Onun söylediklerine inanmayın, benim söylediklerime inanın” Böylesi bir dil toplumda kutuplaşmaya sebep oluyor. Kimse kimseye tahammül göstermiyor…

Tahammülsüzlüğümüzden, karşımızdakinin fikirlerini dinlemeye değer bulmadığımızdan bir arpa boyu ilerleyemiyoruz.

Fransız Devrimi ve Aydınlanma hareketine büyük katkısı olan, din ve ifade özgürlüklerinin yanı sıra, insan hakları konusundaki düşünceleri ve felsefi yazıları ile ünlenmiş Fransız yazar Voltaire’e atfedilen “Fikirlerinize katılmıyorum, ama fikirlerinizi İfade edebilmeniz İçin canımı bile veririm” sözü sanırım Fransa’nın neden bizden fersah fersah ilerde olduğunun açık bir kanıtı.

Samimiyet demişken; Bayramın ilk günü bir canlı yayın izledik ki evlere şenlik…

İç İşleri Bakanı Süleyman Soylu Şırnak’ta Kato Bölgesinde askerlerle bayramlaşmaya gidiyor. Bayram namazını da onlarla birlikte kılıyor. Önde bir imam arkada dizilmiş asker sivil cemaat. Buraya kadar hiçbir sorun yok. Hatta takdir edilecek bir yaklaşım. İç İşleri Bakanı’nın Şırnak’ta askerlerle bayramlaşması ne kadar güzel bir anlayış.

Ancak kılınan namazı canlı yayında yayınlamakta nedir kardeşim?

Ekrandaki görüntü şu hoca secdede, birileri rükuda, birileri kıyamda, birisi adeta “ben bu işi beceremeyeceğim galiba” diyerek herkes secdedeyken ayağa kalkıyor. İnanın tam bir rezillik. Ortada öyle bir görüntü var ki sanki biraz sonra yönetmen elindeki megafonla “ Kestik… Olmuyor beyler, hareketlerde senkronizasyonu tutturamıyorsunuz”  diye bağırıp, “ Şırnak’ta Bayram Namazı bölüm bir, sahne iki” kriketi ekrana gelecekmiş gibi.  

Neyi kanıtlamanın peşindesin a haber?

“ Bakın namaz kılıyorlar!”

Bayram namazı yılda iki defa kılınan bir namaz. İnsanların hele de anlatılmamışsa şaşırmaları doğal. Onca insanı bu hale düşürmeye ne hakkın var kardeşim? Böyle bir yayıncılık anlayışı nasıl olur bilmiyorum? Eminim Sayın Soylu “biz namaz kılarken canlı yayın yapın” dememiştir. Televizyon yetkililerinin işgüzarlığından başka bir şey değil.

İnanın bana yandaş olma çabasıyla a haber’in AK Parti’ye verdiği zararı kimse vermiyor! 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.